30 Temmuz 2025, Çarşamba
07:41

Yargıya Gölge Düşmesin Diye…

Yargıya Gölge Düşmesin Diye…
Köşe Yazısı: Murat Genç / Ankara

Yargıya Gölge Düşmesin Diye…

Zaman zaman kamuoyuna ulaşan bazı iddialar, gazetecilik sorumluluğu ile vatandaşlık sorumluluğu arasındaki çizgiyi hassaslaştırır. Elimize ulaşan ya da kulağımıza gelen bilgiler, her zaman “yayınlanabilir bilgi” anlamına gelmez. Hele ki konu, yargı gibi hassas ve toplumun adalet duygusunu doğrudan ilgilendiren bir kurumu ilgilendiriyorsa, basının da kelimeleri özenle tartması gerekir.

Son günlerde, yargı dünyasında etkin görevler üstlenen bir isimle ilgili bazı anonim kaynaklı, doğrulanmamış ve belgeye dayanmayan iddialar tarafımıza iletilmiştir. Bu iddialar, görev yetkisinin kötüye kullanıldığı, rüşvet karşılığı bazı işlemlerin yapıldığı ve bazı kişilere yönelik haksız süreçler oluşturulduğu yönünde. Ancak ne yazık ki bu bilgiler herhangi bir resmî belge, tanık beyanı ya da açık bir delille desteklenmemektedir.

Böylesi durumlarda basın mensubu olarak önümüzde iki yol belirir: Ya “gündem olsun” diye her duyumu haberleştirir, kamuoyunda infial yaratırız… Ya da vicdanı, hukuku ve basın meslek ilkelerini birlikte gözeterek yayın eşiği oluşana kadar susarız.

Biz, ikincisini tercih ediyoruz. Çünkü biliriz ki şüphe haber değildir, iddia delil değildir, duyum gerçek değildir.

Üstelik konu, sıradan bir memur ya da herhangi bir sivil kişi değil; yargı sistemi içinde, karar alma mekanizmalarının kalbinde yer alan bir kamu görevlisi olunca, bir kelimenin dahi adalet duygusunu zedeleyebileceği gerçeğini unutmamak gerekir.

Bu nedenle; elimizde ciddi ve doğrulanmış bir bilgi olmaksızın, kamuoyunda ismi geçen kişiler hakkında haber yayımlamayı tercih etmiyoruz. Adaletin şaibeyle değil, şeffaflıkla korunması gerektiğine inanıyoruz.

Ancak bir vatandaş olarak da şunu not düşmeliyiz:
Eğer bu iddiaların aslı varsa, sorumluluğu olan herkes konuşmalı. İlgili denetim kurumları harekete geçmeli. Elinde bilgi, belge, tanıklık olanlar; sosyal medya değil, resmî merciler üzerinden bildirimde bulunmalı. Zira adalet, ancak kurumsal yollarla tesis edilebilir.

Yargının siyasetten, medyadan, sokak dedikodusundan uzak bir şekilde işleyebilmesi; hepimizin ortak çıkarıdır. Bu nedenle, adını duyduğumuz kişilere karşı önyargı değil; hukuka uygun soruşturma mekanizmaları işletilmesini savunuyoruz.

Son olarak:
Basın, dedikodunun değil, gerçeğin tarafında olmalıdır.
Biz susuyorsak, görmediğimizden değil.
Biz yazmıyorsak, korktuğumuzdan değil.
Biz bekliyorsak, adaletin lekesiz kalması içindir.