14 Haziran 2025, Cumartesi
00:49

 Bu yazıyı bir gazeteci olarak değil, önce bir insan olarak yazıyorum. Çünkü bazen mesleki unvanlar susar, insan kalbinin sesi konuşur.

 Acının siyaseti, mezhebi, partisi olmaz. Ölüm, hepimizin ortak gerçeği. Hayatta hiçbir ideolojik düşünce, bir insanın ardından yapılan çirkin sözleri haklı çıkaramaz.

 Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, genç yaşta bir kaza sonucu hayatını kaybetti. Yakınları, ailesi, sevenleri yasa boğulurken; toplumun büyük bir kesimi onun ardından saygıyla eğildi. Ama ne yazık ki bir kesim, özellikle de medya temsilcisi kimliği taşıyan bazı kişiler, insanlıkla hiçbir şekilde bağdaşmayacak ifadelerle bu acıya gölge düşürdü.

 Kendini gazeteci olarak tanımlayan bazı kişilerin sosyal medyada yaptığı sözde "paylaşımlar", gazetecilikle değil, düpedüz nefretle yazılmış notlardır. Gazeteci, her şeyden önce vicdan sahibi olmalıdır. Tarafsız olmak zorunda değil ama insani olmak zorundadır. Toplumun nabzını tutan bir mesleğin, topluma kin aşılaması kabul edilemezken, hele ki ölüm gibi kutsal bir gerçeği, siyasi bir hıncın aracı haline getirilmesi vicdanı olan hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir seviyesizliktir.

 Bu sadece gazetecilik etiğine değil, temel insanlık değerlerine de ihanettir.

 Manisa Barosu'nun suç duyurusu, yalnızca bir hukuki bir tepki değil, toplumun vicdanının sesidir. Çünkü sessiz kalmak, bu dilin normalleşmesine göz yummaktır. Biz gazeteciler, kelimelerle dünyayı değiştiririz. Ama o kelimeleri nefretle kirletirsek, bir değişim yaratmak yerine çürüme yaratırız.

 Hiç kimse, bir insanın ardından böylesi ağır, rezil ifadeler kullanarak hakaret etme hakkına sahip değildir. O gazetecinin! yaptığı ne eleştiridir, ne ifade özgürlüğüdür. Bu, sadece ve sadece kişilik haklarına saldırıdır. Ve unutulmamalıdır, toplumun gözü önünde yapılan bu kötülüğün de adalet önünde bir bedeli olmalıdır.


 

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ