Terör örgütü PKK’nın bugün yaptığı “silahlı mücadeleyi sona erdiriyoruz” açıklaması, ilk bakışta bir geri çekilme gibi görünse de aslında Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yöneltilmiş ağır bir siyasi saldırı durumunda. Bu açıklama ne barışa, ne huzura, ne de silahların susmasına dair samimi bir mesaj taşıyor. Aksine, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Cumhuriyetimizin temelini oluşturan Lozan Antlaşması’nı hedef alan, açıkça düşmanlık içeren bir bildiridir.
PKK’nın yayınladığı metinde Lozan “dayatma” olarak tanımlanıyor, Sevr Antlaşması’na ise üstü kapalı biçimde sahip çıkılıyor. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık mücadelesiyle kazandığı hakları reddetmek ve yüz yıl öncesinin işgalci anlayışını yeniden hortlatmak anlamına geliyor. Metnin içeriğinde 1921 Anayasası’na yapılan göndermeler ise dikkat çekici. Bu anayasa, henüz Cumhuriyetin ilan edilmediği, kadın haklarının tanınmadığı, laikliğin yer almadığı, ulus devlet fikrinin şekillenmediği bir dönemin ürünü. PKK’nın böyle bir anayasaya dönüşü referans göstermesi ise, Cumhuriyete, Laikliğe ve Ulus devlete açıkça bir saldırı.
Bu açıklama, silahların susacağına dair umut uyandırmak bir yana, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve millet iradesini hedef alan bir propaganda metni olarak karşımıza çıkıyor. Sevr hayalini diriltmeye çalışan bu zihniyet, yüzlerce yıldır Anadolu topraklarında yeşeren birlik ve beraberlik duygusuna açıkça meydan okuyor. PKK’nın yıllardır yürüttüğü terör faaliyetleri sonucu binlerce insan hayatını kaybetti, binlerce ocak söndü. Bugün ise, silah bırakıyoruz diyerek, geçmişin kanlı mirasını unutturma çabası içine giriyorlar. Kendilerini feshederken geçmişle yüzleşerek pişmanlık duymaları gerekirken, yaptıkları açıklamada ne pişmanlık, ne sorumluluk, ne de samimi bir barış iradesi var. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığını emperyalist dayatmalara karşı büyük bir milli mücadeleyle elde etti. Lozan ise, bu zaferin uluslararası tescili ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin tapusu niteliğini kazandı. Bugün halâ Sevr’e özenmek, bu millete değilde, bu milletin düşmanlarına hizmet edildiğinin an açık göstergesidir.
Yine söylüyorum Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu, Cumhuriyet ise bu milletin iradesidir. Sevr’i hortlatma hayaline kapılanlar, aslında Türkiye’nin bütünlüğüne kasteden emperyal devletlerin taşeronluğunu yapmaktadır. Biz ayrıştıran, ötekileştiren, bu ülkenin değerlerine savaş açan her söylemin karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz.
Her zaman bu topraklarda bin yıllık kardeşlik hukukunu savunduk. Ayrıştıran, düşmanlaştıran, emperyal devletlerin tezlerini dillendiren her söylemin karşısındayız. Tüm bunlar ışığında bu açıklama bir fesih değil, taktiksel bir yön değişikliğidir. Ve kamuoyunun bu oyunu görmesi gerekir.
Bugün, terörle mücadelede kararlılığın, birlik ve beraberlik içinde yaşama iradesinin bir kez daha yükselme günüdür. Terörün dili değişse de hedefi aynı kalmaktadır; Türkiye’nin bütünlüğünü bozmak. Ama bu milletin iradesi, bu kirli oyunu bir kez daha bozacaktır.
YEŞİLÇAM MEDYA GRUBU
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
SEMA KANALICI