"BU DEFA ÇÖZÜMÜ BAŞARACAĞIZ "
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, "Terörsüz Türkiye Süreci " ile ilgili çok çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Bu sürecin öncekilerden farklı bir seyirde ilerlediğine dikkat çeken Ensarioğlu,"Devlet ve hükümet son derece kararlıı. Örgüt kanadı da kendi pozisyonuna hakim. Bu defa çözene çok yakınız. Bin yıllık kardeşliğimizii çok daha güçlü bir şekilde inşa edeceğiz " diye konuştu.
Ak Parti Diyarbakır Milletvekili ve bölgenin deneyimli siyasetçilerinden Türkiye Büyük Milletvek Meclisi (TBMM) Çevre Komisyonu Başkanı Mehmet Galip Ensarioğlu, "Terörsüz Türkiye Süreci " ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Yeni sürecin tam bir uyum ve kararlılık içerisinde yürütüldüğüne vurgu yapan Ensarioğlu, önceki süreçlerden ders ve önlem alınarak olası provokasyon ve sabote etme çabalarına mahal verilmeyeceğini kaydetti.
Çözüme yakın olduklarını anlatan Ensarioğlu, bu sürecin sonunda hem Türkiye'nin hem de çevre ülkelere huzurr ve barış geleceğini ifade etti.
"Biz Siyaseti Halka Hizmet İçin Yapıyoruz"
"Siyasette kendimle ilgili, kendi geleceğimle ilgili hiç bir zaman bir beklenti içinde olmadım. O beklentiyle de hiç bir şey yapmadım.
Hep toplumsal sorumluluk, vicdani sorumluluk çerçevesinde üstüne düşeni yapmaya çalıştım. Halkımın huzuru ve refahı için bir çok şey de yaptım. Nerede sorun varsa çözüm için gayret ettik, her zaman ve koşulda hemşehrilerimizin emrinde olduk.
Güç sahibi olan yalnızca Allah'tır. Dilediğine verir, dilediğinden alır ve bizi bunlarla sınar. Bu sınavı başarıyla yerine getirebilirsek ne mutlu bize.
Yaklaşık 40 yıldır siyasetin ve sivil toplumun içindeyim. Hep bu millet ve memleket için ne yapabiliriz, bunun gayreti içinde olduk. Bundan sonra da Allah ömür ve nefes verdiği sürece bu çaba içinde olacağız.
"Cumhurbaşkanımızın Ve Bahçeli'nin Cesur Duruşu Çözüme Yaklaştırdı "
Tabi "çözüm süreci " diye nitelendirdiğimiz bugünkü "Terörsüz Türkiye Süreci" yani kardeşlik sürecini yaşıyoruz. Bunun heyecanı içindeyiz. Sürecini ismimin önemi yok.
Önemli olan sürecin ruhu, amacı ve nihayete ermesidir.
Bölgemiz, ülkemiz ve insanımız için tarihi bir fırsattır.
40 yıldır devam eden, 60 binden fazla insanın canına mal olan, ülkenin devasa kaynaklarını yok eden bir sorun var. Hayatımızın her alanına etki eden bir şiddet sarmalı ve sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Bu acıları hep beraber yaşadık, bedelini ülke ve millet olarak fazlasıyla ödedik. Halkımız için tam bir yıkım oldu.
Bunların son bulması her açıdan çok kıymetlidir.
Örgütün kendisinin "silahı bir hak arama yöntemi olarak kullandık ancak geldiğimiz noktada silahın bir meşruiyeti kalmamıştır " noktasına gelmiş olması çok önemlidir. Bundan sonra silahlı mücadeleden vazgeçtiklerini, bu işi sivil siyasete havale ettiklerini beyan ediyorlar. Bu işler kendiliğinden olmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Devlet Bahçeli ve devlet iradesi inisiyatif almasaydı iş bu radeye gelmezdi. Ortada çok ciddi bir çözüm iradesi var.
"Red Ve İnkar Son Buldu, Çözüm İradesi Gelişti "
Sayın Cumhurbaşkanımız bunu aslında her defasında ortaya koydu. Cumhurbaşkanımızın 2005 yılında Diyarbakır'da kullandığı "Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur " cümlesi aslında devletin 80 yıllık red ve inkarı politikasının son bulduğunun göstergesiydi. Cumhurbaşkanımız büyük bir cesaret, irade ve samimiyetle bu duruşu ortaya koydu.
2005 yılındaki bu tarihi çıkıştan sonra da Kürt dilinin önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili bir çok reform yapıldı. 80 yıllık yasakçı zihniyete son verildi. Daha önce hayal dahi edilmeyen adımlar Cumhurbaşkanımızın liderliğinde atıldı. Büyük bir zihniyet devrimi yapıldı.
Bu reformlar yapıldı ama Kürt sorununun neden olduğu şiddet sorunu orta yerde duruyordu. Özelikle de
Ortadoğuki kaos ve kritik
gelişmeler çözümü zorunlu hale getirdi.
2009'da Oslo süreciyle başlayan, Milli Birlik ve Kardeşlik süreciyle devam eden, sonra Çözüm Süreci ismini alan bir süreç var.
Çözüm arayışları provokasyonlar nedeniyle her defasında sekteye uğradı. Çözüm istemeyen uluslararası güçler ve örgütün içindeki farklı odaklar bir şekilde süreci sabote etti. Fakat bu defa durum çok daha farklı. Sayn Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Devlet Bahçeli'nin son süreçteki cesurca girişimleri ve hamileleri karşılık buldu. Abdullah Öcalan'ın da "ben yeni bir paradigmaya destek vermek istiyorum" iradesi meseleyi tamamlayan bir unsur oldu.
"Bin Yıllık Kardeşliği Çok Daha Güçlü İnşa Edeceğiz "
Mesele sadece silahların susması değildir.
100 yıllık son süreçte zedelenen bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini yeniden inşa etme ve güçlendirilme gayesi var. Bu her şeyin ötesinde anlam ifade etmektedir. Bu sadece Türkiye coğrafyasını değil, tüm Ortadoğuyu kapsıyor.
Çevre ülkelerdeki tüm Kürtler için tarihi bir milat.
Bu sorun çözülürse herkes rahatlar, her tarafa barış ve huzur gelir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimiyle bu coğrafyada Kürtler, Türker, Türkmemler ve Araplar birlikte yaşamış, birlikte kazanmış, birlikte kaybetmiş ,birlikte sevinmiş ve birlikte bedel ödemiştir. Yani kaderimiz bir ölmuştur . Bu yüzden geleceği de tekrar birlikte kuracağız, kurgulayacağız.
Büyük Türkiye hayalini hep beraber inşa edeceğiz.
Kritik bir eşiği aştık. Örgüt kongresini topladı,silah bırakma ve kendini feshetme kararı aldı.
Bundan sonra teknik detaylar var. Silahların nereye bırakılacağı, nasıl ve hangi periyot içinde teslim edileceği.,örgütün farklı yapıları var ve bunların ne olacağı netleştirilecek. Tabi cezaevinde olan hasta tutuklular ve benzeri durumlar var. Tüm bunlarla ilgili bir takvim ve süreç işletilecek.
"Tüm Siyasi Partilere Büyük Sorumluluk Düşüyor "
Bu süreci yürütürken işin psikolojisini de iyi yönetmek lazım. Bütün siyasi partilerin katılımıyla ve katkılarıyla şeffaf bir şekilde mecliste çıkarılacak yasalar ve toplumun doğru bir şekilde bilgilendirilmesi. Tüm bunlar çok büyük önem arz ediyor. Hepimize büyük sorumluluk düşüyor.
Bu süreçte en önemli husus süraattir. Zaman kaybetmek provokasyonlara zemin hazırlar. Çünkü Ortadoğuda çok hızlı ve beklenmedik gelişmeler yaşanabiliyor. Uluslararası güçlerin bu sürece karşı olduğunu ve bunu sabote etmek için fırsat kolladığını biliyoruz.
Bu yüzden süreci hem doğru hem de hızlı bir şekilde yürütüp kalıcı çözüme evirmek gerekir.
Geçmiş dönemlerin aksine bu defa örgüt kendi durumunu hakim. Devlet ve hükümet de 40 yılımızı heba eden bu sorunun çözümü için kararlı. Çözüm istemeyen odaklar elbette var ve olmaya da devam edeceklerdir. Fakat ortada bir samimiyet ve sağlam bir irade olduğu için bu kız sorun olacağını düşünmüyorum. Devlet duruma hakim olup bütün önlemleri almış durumda.
"Sadece Türkiye'ye Değil, Tüm Bölgeye Barış Gelecek "
Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Kürtler orada kendi kimlikleriyle Suriye'nin toprak bütünlüğü içinde yaşamaya devam edecektir. Örgütün silahı bırakma süreci tamamlandıktan sonra Suriye'de de çözüm kolaylaşacaktır.
Türkiye'nin karşı olduğu oradaki Kürtler değil. Oradaki Kürtler,,Türkiye'deki Kürtlerin akraba ve kardeşidir. Buradaki Türklerin de kardeşidir. Sorun oradaki PKK ve silahlı unsurların varlığı ve Türkiye için tehdit unsuru oluşturmasıdır. İsrail de bunu sürekli dillendirip Türkiye'ye karşı kullanmak istiyor. Türkiye buna itiraz ediyor. PKK ortadan kalktıktan sonra oradaki Kürtler yeni Suriye yapılanmasına dahil olacak ve bu sorun ortadan kalkmış olacaktır. Suriye'deki Kürtler artık Türkiye için tehdit olmak yerine avantaj haline gelecektir. Oradaki Türkmenler ve Kürtler Türkiye'nin dostları olarak orada yaşamaya devam edecektir.
Savaşın kazananı, barışın kaybedeni yok. Barış başta Suriye halkına huzurr getirecek. Tabii ki Türkiye'ye çok büyük faydası olacak. Suriye'nin yeniden inşası süreci Türkiye'ye hem siyasi hem ekonomik bakımda büyük kazanımlar sağlayacak.
Suriye ile ortak bir geçmişimiz var. Kürtler, Araplar, Türkmemler ve diğer farklılıklarımzla beraber inşallah huzurlu geleceği birlikte inşa edeceğiz."